Salda Kumunun Yol Malzemesi Olarak Kullanılması Ciddi Sağlık Sorunu
Ekoloji uzmanı, toprak bilimci Prof. Dr. Doğan Kantarcı Salda Gölü’nün minerallerinin kamyonlarla taşınması sürecini bir raporla değerlendirdi. Taşınan materyalin huntit olduğunu ve huntitin üstünde ayakkabı ile basılarak yüründüğünde zamanla ezilip, ufalanıp, çok ince toza dönüştüğünü ifade eden Kantarcı, bu tozun akciğerlere alınmasının da ciddi sağlık sorunlarına yol açacağını belirtti.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Kantarcı, daha önceki açıklamalarında “Dünyanın yedi harikasından biri olan Salda’ya girmeye değil görmeye gidin. Amerikalıların Los Angeles çölünü koruduğu gibi Salda’yı koruyalım. Kıyısına basmayalım, içine girmeyelim. Sadece fotoğraf çekip dönelim.” açıklamalarında bulunmuştu.
Salda Gölü hakkında ekoloji uzmanı, toprak bilimci Prof. Dr. Doğan Kantarcı‘nın hazırladığı özet raporun tam metnini paylaşıyoruz.
1. Salda Gölü Hakkında Bilgi
Salda Gölü Burdur İl’inde Yeşilova İlçesi’nin 5 km batısında yer almaktadır. Göl’ün koordinatları 37°29’- 37°33’ kuzey enlemi ile 29°37’- 29°41’ doğu boylamı arasındadır. Göl yüzeyi 2013 DSİ verisine göre 43,7 km² (4370 ha) olup, kış ve yaz değişmektedir.
İklim değişikliği (Isınma/kuraklaşma etkisi) ile su sığ kıyılarda 3-4 m arasında çekilmiş göl ve yüzeyi biraz daha küçülmüştür. Gölün derinliği 184 m’dir. Göl yüzeyi 1955 yılında 1140 ± 3,8 m, 2011 yılında 1136,5 ±1 ,0 m olarak belirlenmiştir. EİE Gnl. Md’lüğü 2017 yayınında verilen 1140 m (1955 yılındaki) yükseltisi ile daha sonraki araştırmalarda verilen 1136,6 m (2011 yılı) yükseltisi uyumludur. İki yükselti arasındaki fark ise aradaki 60 yıllık sürede yeraltı suyundan sulama için çekilen su ile buharlaşmanın etkisidir. Salda Gölünü besleyen derelere gölet yapılan göletlerin göl seviyesine etkisi ise daha sonradır.
Salda Gölünün dışa akışı yoktur. Gölü besleyen yüzey suları; Düden-Kayadibi Deresi-Salda (Karakova sazlığı) Deresi, Doğanbaba Deresi, Köpek Deresi, Karanlık Dere, Kuruçay’dır. Bu derelerden gelen sular ve karstik kaynaklardan gelen sular ile Göl yüzeyinden buharlaşan su miktarı arasındaki denge bozulmuştur. Dengenin bozulmasına bir yandan tarım alanlarını sulamak için yeraltı suyundan çekilen su, öte yandan iklim değişikliği sürecinde artan sıcaklık ve buharlaşma etkili olmuştur.
Gölü’nün suyu kalsiyumbikarbonat ⦋Ca(HCO₃)₂⦌, mağnezyumbikarbonat ⦋Mg(HCO₃)₂⦌ ve sodyumbikarbonat (NaHCO₃) içermektedir. Bu sebeple Göl’ün suyu alkalendir. Sığ suda bu tuzlar önce hidro-manyezit halinde çökelmekte, giderek huntit mineraline dönüşmektedirler. Bu mineraller sanayide ısı yalıtımında kullanılmaktadır. Salda Gölü üzerindeki maden ruhsatlarının amacı da bu mineraller olmalıdır.).
Böyle bir ortamda Salda Gölü suyundaki yüksek Mg(HCO₃)₂ ile Ca(HCO₃)₂ yoğuşup hidromagnezit olarak göldeki mavi yosunların (Cyanobakterler) ipliğimsi ağlarının üstüne çökelmektedir. (Sulu Magnezyumkarbonat Mg₅(CO₃)₄(OH)₂.4(H₂O) veya (MgCO₃.Mg(OH)₂.Xh₂O). Daha sonra kıyılarda suyunu kaybeden hidromagnezit huntit mineraline (Organomineral stromatolit) dönüşmektedir.
Salda Gölü gibi ipliğimsi yosunların (Cyanobakterler vb) üstüne hidromagnezit çökelmesi ve organomineral oluşumlarının dünyada 6 yerde olduğu ve devam ettiği belirtilmiştir. Salda Gölü bu yerlerin yedincisidir. Bu kadar değerli bir tabiat harikası bir ekosistemin çevresi ile birlikte mutlak olarak korunması, kirletilmemesi, kıyılarına hiçbir tesis yapılmaması gerekmektedir. Göl ve kıyıları sadece karşıdan “Dünyanın 7 harikasından biri olarak” seyredilip, resim çekilecek turistik bir alan olarak kullanılabilir.
Salda Gölü’nün çevresi kuru havasından ötürü akciğer rahatsızlıkları ve hastalıkları için de önemli bir dinlenme ve tedavi yöresidir. Göl’ün çevresi, “Kapalı Göl ekosistemine ve kıyılarına zarar vermeden” halkın bu tür ihtiyaçları için “Kâr amacı” gütmeden Devlet’in prevantoryum ve sanatoryumları vasıtası ile değerlendirilmelidir.
2. Millet Bahçesi Projesi
Bu kırsal yaşama ortamında 140496,07 m² (14,0496 ha) alana bir “Millet Bahçesi” yapmak hangi ihtiyacı karşılayacaktır? Bu alan ihaleye konu edilen alandır. Gerçekte tasarı-I ile tasarım-II alanı toplam 158000 m² (15,8 ha) alanı kapsamaktadır.
Millet Bahçesi veya benzeri park ve yeşil alanlar betonlaşmış kentlerde yaşayan halkın ihtiyaçlarını karşılamak için düşünülebilir.
Projeye göre burada yapılacak olan tesisler; Çadırlı kamping alanları (Proje tadilatında iptal edildi), karavan alanları, bungalovlar, kafe veya kafeler (Cafe-bar gibi), pastane, lokanta, çay bahçesi ve mekânı, mutfak veya kamping alanına hizmet verecek mutfaklar, soyunma kabinleri, fosseptikli helalar, duşlar, oturma alanları, çatılı ve çatısız piknik masaları, mescit, büfe, öte beri satan dükkânlar, sergi yerleri, otopark, yönetim binası, giriş-çıkış kontrol barakası (Veya barakaları) vd olarak sıralanmıştır. Bu tesislerden çatı altında kapalı olanların 28100 m² alanı kaplayacağı belirtilmiştir. Bir yandan “Özel Çevre Koruma Alanı” ilân edilmiş ve “Ekolojik bakımdan çok hassas” olan bir doğal/kırsal arazi ile Salda Gölü kıyısında bu kadar yoğun yapılaşmayı öngören proje ile “Millet Bahçesi” adı altındaki girişim yadırganmıştır. Yapılar kazıklar üstüne oturtulacak, ahşap olarak yapılacaktır. Yapının tabanı beton olacak mıdır?
Eğer bu tesisler Salda Gölü kıyısına kurulursa ve de yaz ayları boyunca her hafta kamp alanına gelecek insan sayısı, hafta sonları tesislere gelecek insan sayısı on binlere ulaşır. Salda Gölü kıyısında böyle bir tesise gelecek insan sayısının 4-5 aylık yaz döneminde 400-500 bin kişiye ulaşması beklenir. Bu kadar insanın yemesi, içmesi, duş suyu, dışkısı, dolaşıp, gezinmesi, göle girip, terini, güneş yağını ve hatta çişini suya bırakması miktar ve çeşitlilik itibariyle çok kapsamlı kirliliğe yol açar. Projeyi yapanlar insan sayısını ve yaratacağı kirliliğin kara ve su ekosisteminde yapacağı etkiyi hesaplamamış veya hafife almış görünmektedirler.
Salda Gölü’nün ve çevresinin bir “Doğal Sit” alanı olduğu, Ramsar Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi vd uluslar arası sözleşmelerde de konu edilmiştir. Ayrıca dünyada pek az yerde ve Salda Gölü sularında yaşayan, fotosentez yapan ve oksijen üreten tek hücreli Siyanobakterler (Cyanobacteria) (mavi-yeşil alg olarak da isimlendirilirler) ve bunların ipliğimsi yapıları üstüne çökelen CaCO₃ ve MgCO₃ jelleri ile taneciklerini tutarak oluşturduğu organo-mineral taşlar (Stromatolitler) yok olursa, “Millet Bahçesi” tesislerinin geliri bu yok oluşu (Ekolojik maliyet) karşılayabilecek midir?
3. Gölün Eski Tabanının Kazılması Olayı
Salda Gölünün çekilmesi ile eski tabanı kıyılarda sekiler halinde yüzeye çıkmıştır. Salda Deresi ağzındaki Karakova Sazlığının göl tarağındaki bölümü de gölün eski tabanıdır. Burası bir “Huntit minerali yatağı” durumundadır. Huntit ısıya karşı yalıtım ve yangına karşı dayanıklı kumaş yapımında kullanılmakta olup, ihraç edilen bir mineraldir.
Arazide kazılan materyal, kamyonlar ile “Millet Bahçesi” yapılmak istenen yere taşınıp, yığılmıştır. Bu materyalin yürüyüş yolu yapımında kum olarak kullanılacağı bildirilmiştir. Huntit bir organo-mineraldir. Kum değildir. Üstünde ayakkabı ile basılarak yüründüğünde zamanla ezilip, ufalanıp, çok ince toza dönüşür. Ama yol malzemesi olarak kullanılmıştır. Bu yoldan geçen ve geçecek olan araçların sürücüleri ve halk ince tozu akciğerlerine alınca ne olacağını da iyi düşünmek gerekir. Konu çok ciddi bir sağlık sorunu olduğu kadar (Hekimlere sorun), sağlık ile ilgili hukuki bir sorun olarak ta ortadadır. Yola serilen huntit mineralinin oradan hemen kazınıp, kaldırılması gerekir. Kazılıp üstü açılan alanda da kepçe ve kamyon dolaşımı ile önemli miktarda huntit minerali tozu oluşmuştur. Bu tozun da çevredeki insanlara etkisi yetkililerce iyi değerlendirilmelidir.
Kazılan alan jeolojik bakımdan çok değerli “Dünya harikası” bir oluşumdur. Salda Gölü ile ilgili olarak çok değerli bilimsel araştırmalar ve ölçümler yapılmıştır. Bu araştırmalar ortadayken Salda Gölü’nü bir kazanç hevesine kurban etmek ve bu olaya göz yummak “Türk Milleti adına” kabul edilemeyecek bir girişimdir.
Dünya’da Salda Gölüne benzer birkaç göl vardır. Bunlardan bir tanesi de Meksika orta yaylasındaki Alchichica (Elçiçika) Gölü’dür. Çevresine hiçbir tesis yapılmadan, bir “Dünya Mirası” olarak korunmaktadır. Türkiye; var olan bu tür “Dünya Mirası” niteliğindeki değerleri “Millet Bahçesi” projesi adı altında veya ihraç materyali olarak kullanıp paraya çevirecek kadar fakir ve düşkün bir ülke olmadığı gibi “Kültür yoksunu” bir ülke de değildir.